InternationalScientificAcademy”Vector”Prof.Dr. Elchin Isgenderzade ile ödül törenimden. AZERBAYCAN CUMHURİYETİ VEKTOR ULUSLARARASI BİLİMLER AKADEMİSİ BİLİM KURULU TARAFINDAN, TÜRK DÜNYASI KÜLTÜRÜ’NÜN GELİŞİMİNDE GÖSTERDİĞİM HİZMETLER NEDENİYLE TARAFIMA VERİLEN ÖDÜLDÜR.(22 Teltif No) ile 22Mayıs2016
Ve güneş patladı!..Savrulurken her parçası bir yana, savruklardan biri şanslı çıktı,üzerinde kimsecikler yoktu. Derken sürüngenler, kemirgenler, oluşan otunu, sonra biri diğerinin etini yedi.Dikilerek yürüyen, ben hak dedi, diğerinin emeğini yedi. Kaldığı ve kendisini saldığı gezegene dünya dedi.
Biri diğerini kandırdı, kaldığı yeri harap ve çirkin bir yaşlı duvara döndürdü.Bu gidişin içinde, birisi diliyle şiir yazdı, okudu. Diğeri eliyle resim çizdi, sustu.Birisi, kötü gidişi iyiye çevirmek adına sözelleştirmek diğeri, çirkini fırçası ile güzelleştirmek için savaştı. Kelepçenin kola, dile ve fırçaya vurulduğu gezegenin bir yerinde, fenomeni, güzelleştirerek sunanlardan birisi olan, Hatice BOYAMALAR AKKAYA; fırcasını salt tuvale değil, canlıya kıyan, emeğini ve etini yiyen, oooh diyenin düzenine de attı.Denizden karaya, karadan denize, içinde her ne yaşıyor ve taşıyorsa Hatice BOYAMALAR AKKAYA‘nın fırçasında kendini buldu. Gah bir çocuğun yanağına gül, gah bir balığın boynuna bir damla kan koydu. Renklerin bulaştığı, yaşamının ta kendisiydi Hatice’de.
Bazen bir çınarın dibinde, bazen de atölye dediği yerde, rengarenk, hep boyuyordu bir “Ben”i olmadan.
Hakkında
InternationalScientificAcademy”Vector”Prof.Dr. Elchin Isgenderzade ile ödül törenimden. AZERBAYCAN CUMHURİYETİ VEKTOR ULUSLARARASI BİLİMLER AKADEMİSİ BİLİM KURULU TARAFINDAN, TÜRK DÜNYASI KÜLTÜRÜ’NÜN GELİŞİMİNDE GÖSTERDİĞİM HİZMETLER NEDENİYLE TARAFIMA VERİLEN ÖDÜLDÜR.(22 Teltif No) ile 22Mayıs2016
Ve güneş patladı!..Savrulurken her parçası bir yana, savruklardan biri şanslı çıktı,üzerinde kimsecikler yoktu. Derken sürüngenler, kemirgenler, oluşan otunu, sonra biri diğerinin etini yedi.Dikilerek yürüyen, ben hak dedi, diğerinin emeğini yedi. Kaldığı ve kendisini saldığı gezegene dünya dedi.
Biri diğerini kandırdı, kaldığı yeri harap ve çirkin bir yaşlı duvara döndürdü.Bu gidişin içinde, birisi diliyle şiir yazdı, okudu. Diğeri eliyle resim çizdi, sustu.Birisi, kötü gidişi iyiye çevirmek adına sözelleştirmek diğeri, çirkini fırçası ile güzelleştirmek için savaştı. Kelepçenin kola, dile ve fırçaya vurulduğu gezegenin bir yerinde, fenomeni, güzelleştirerek sunanlardan birisi olan, Hatice BOYAMALAR AKKAYA; fırcasını salt tuvale değil, canlıya kıyan, emeğini ve etini yiyen, oooh diyenin düzenine de attı.Denizden karaya, karadan denize, içinde her ne yaşıyor ve taşıyorsa Hatice BOYAMALAR AKKAYA‘nın fırçasında kendini buldu. Gah bir çocuğun yanağına gül, gah bir balığın boynuna bir damla kan koydu. Renklerin bulaştığı, yaşamının ta kendisiydi Hatice’de.
Bazen bir çınarın dibinde, bazen de atölye dediği yerde, rengarenk, hep boyuyordu bir “Ben”i olmadan.