Modern düşünce içerisinde “Estetik” olarak adlandırılan disiplinin, duyarlık öğretisinden güzellik ve sanatı ifade ettiği bilinmektedir.
Her ne kadar modern düşünce ile ortaya çıkan sanatın tarihi çok eskiye dayandığı iletişim aracı olarak figür kullanan ilk insanda başlayan ilkel sanat anlayışı 18.yy da modern anlamda kendisini ifade etmeye başlamıştır.
Günümüze kadar gelebilmiş Sokrates öncesi filozofların fragmentlerinden özellikle Platon ve Aristoteles gibi Atinalı filozofların ve onların etkisi altında kalmış olan, Plotinos gibi helenistik dönem düşünürlerinin ve daha sonraları Farabi, Hüseyin İbni Sina ve İbni Rüşt gibi ortaçağ islam filozofları ile Augustinus,Bonaventura, Albertus Magnus, Thomas Aquinas gibi ortaçağ hrıstiyan düşünce adamları sanat ve güzellik üzerine düşünmenin çok uzun ve sürekli bir tarihe sahip olduğunu söylemek olasıdır. Özet olarak denilebilir ki, 18. yy dan önce sanat ve güzellik üzerine düşünme var ancak adı yoktur.
Sanat üzerinde düşünmeyi gerekli kılan ve kendi felsefesini oluşturan insani deneyimin tümlüğü içerisinde göz ve duyguyu şenlendiren estetik formüllü yansıma olduğu düşüncesindeyim. Sanat, ancak sanat felsefesi otoritelerinin eleştirel yönlendirmeleri ile ivme kazanır.
Sanat kendi kulvarında kaygısız, emprik deney ve gözlem, deneysel ölçme ve biçme ya da teknik uzmanlaşma yoluyla yanıtlanamayacak kadar metafizik ve felsefe yüklüdür. Varlık saf estetik yetiye saf duyu ve duygu yetisine algıya ya da duyarlılığa açık oluşu statüsü ile ilintilidir. Duyum olmaksızın deneyim,deneyim olmaksızın sanatın,sanat olmaksızın bilimin, bilim olmaksızın bilgeliğin ortaya çıkmayacağı günümüz temel kuramıdır.
Sanat, kime ya da kimlere neden yapıldığı, kimlerin gereksinimi olduğu günümüzün entellektüel tartışmaları arasında yer alsa da,sanatın gurup ya da belli toplum kesimlerinin gereksinimi gibi yansıtmanın,sanat ve sanatçıya hiçbir yarar sağlamadığı gibi topluma da sağladığı bir yarardan söz edilemeyecektir.Entellektüel gevezeliklere sığmayacak kadar anlamlı ve büyük olan sanat, kendi kulvarında dün olduğu gibi bugün ve yarında bilimsel gelişmeyle varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Sanat; dokunan, gören, algılayan, problematiğini çözümleyen, estetiğin ve varoluşun bilincinde olan herkes içindir. Sanat, bilginin bir damarı olduğuna göre, bilge kişi ve bilgili toplum içindir. Sanatsız toplum, sosyal bilim disiplini alanında salt topluluk olduğu düşüncesindeyim.
Sanat Görüşüm
Modern düşünce içerisinde “Estetik” olarak adlandırılan disiplinin, duyarlık öğretisinden güzellik ve sanatı ifade ettiği bilinmektedir.
Her ne kadar modern düşünce ile ortaya çıkan sanatın tarihi çok eskiye dayandığı iletişim aracı olarak figür kullanan ilk insanda başlayan ilkel sanat anlayışı 18.yy da modern anlamda kendisini ifade etmeye başlamıştır.
Günümüze kadar gelebilmiş Sokrates öncesi filozofların fragmentlerinden özellikle Platon ve Aristoteles gibi Atinalı filozofların ve onların etkisi altında kalmış olan, Plotinos gibi helenistik dönem düşünürlerinin ve daha sonraları Farabi, Hüseyin İbni Sina ve İbni Rüşt gibi ortaçağ islam filozofları ile Augustinus,Bonaventura, Albertus Magnus, Thomas Aquinas gibi ortaçağ hrıstiyan düşünce adamları sanat ve güzellik üzerine düşünmenin çok uzun ve sürekli bir tarihe sahip olduğunu söylemek olasıdır. Özet olarak denilebilir ki, 18. yy dan önce sanat ve güzellik üzerine düşünme var ancak adı yoktur.
Sanat üzerinde düşünmeyi gerekli kılan ve kendi felsefesini oluşturan insani deneyimin tümlüğü içerisinde göz ve duyguyu şenlendiren estetik formüllü yansıma olduğu düşüncesindeyim. Sanat, ancak sanat felsefesi otoritelerinin eleştirel yönlendirmeleri ile ivme kazanır.
Sanat kendi kulvarında kaygısız, emprik deney ve gözlem, deneysel ölçme ve biçme ya da teknik uzmanlaşma yoluyla yanıtlanamayacak kadar metafizik ve felsefe yüklüdür. Varlık saf estetik yetiye saf duyu ve duygu yetisine algıya ya da duyarlılığa açık oluşu statüsü ile ilintilidir. Duyum olmaksızın deneyim,deneyim olmaksızın sanatın,sanat olmaksızın bilimin, bilim olmaksızın bilgeliğin ortaya çıkmayacağı günümüz temel kuramıdır.
Sanat, kime ya da kimlere neden yapıldığı, kimlerin gereksinimi olduğu günümüzün entellektüel tartışmaları arasında yer alsa da,sanatın gurup ya da belli toplum kesimlerinin gereksinimi gibi yansıtmanın,sanat ve sanatçıya hiçbir yarar sağlamadığı gibi topluma da sağladığı bir yarardan söz edilemeyecektir.Entellektüel gevezeliklere sığmayacak kadar anlamlı ve büyük olan sanat, kendi kulvarında dün olduğu gibi bugün ve yarında bilimsel gelişmeyle varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Sanat; dokunan, gören, algılayan, problematiğini çözümleyen, estetiğin ve varoluşun bilincinde olan herkes içindir. Sanat, bilginin bir damarı olduğuna göre, bilge kişi ve bilgili toplum içindir. Sanatsız toplum, sosyal bilim disiplini alanında salt topluluk olduğu düşüncesindeyim.
Her Hakkı Saklıdır